Türk Havayolları deyince birçok kişinin aklına Sertap Erener’in söylediği “We are Turkish Airlines, we are globally yours” reklam spotu geliyordur. Ya da hostes, kabin görevlisi diye adlandırılan kadınların giyecekleri üniformaların Cemil İpekçi gibi modacıların tasarımından çıktığı geliyordur. Havayolu şirketlerini ayakta tutan imaj hâlâ belli vücut ölçülerine uymak zorunda bırakılan “bakımlı”, “şık” kadın kabin görevlileri. Ama THY tarafından sendikalı oldukları için işten atılan ve 3 ayı aşkın bir süredir Atatürk havaalanında direnişte olan 305 havayolu emekçisine uygulananlar hiç de “şık” değil!
Artık Sertap Erener’in sesi de kulaklarımda “We are Turkish Airlines, we are brutally yours” diye çınlıyor. Hava-İş sendikası ve bağlı olduğu uluslararası kuruluş İTF (Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu) THY’nin “globally yours”, yani “küresel olarak sizin havayolunuz” anlamına gelen İngilizce spotunu “brutally yours”a, yani “size vahşice yaklaşan havayolunuz”a çevirmiş. Bunu “vahşilikte sınır tanımayız” olarak da algılayabilirsiniz.
Yoksa, şimdiye kadar hiç baş kabin amiri çalışanına iş akdinin feshedildiğini, Amerika’dan İstanbul’a dönüş uçuşu sırasında Los Angeles havaalanında bildiren ve o çalışana “iş akdin feshedildi, topla eşyalarını in” diyen bir havayolu şirketi duydunuz mu? 1989’dan bu yana THY’de çalışan Meltem Akdağ’ın başına gelen bu. THY uluslararası havacılık kurallarını ihlal ederek bu konuda bir ilke imza atmış. Petrol-İş Sendikası Kadın Dergisi’nin son sayısında Necla Akgökçe bu konuda önemli ayrıntılar içeren bir söyleşi yapmış.
Kadın emeği sömürüsünün kendine özgü nitelikleri bir kez daha havayolu emekçisi kadınların direnişleri sırasında dile getirdikleriyle ortaya çıktı. Bu direniş, kadın örgütlerinin veya sendikaların kadın birimlerinin yakından izlemiş oldukları Novamed, Desa vb. direnişlere benzer şekilde, kadın emekçilerin uğradıkları sömürünün, yaşadıkları sorunların özel biçimlerini görünür kıldı. Bu, zaman zaman kadınlara özgü meslek hastalıkları, örneğin bu örnekte olduğu gibi uçaktaki basınç nedeniyle iç organların, rahmin sarkması şeklinde kendini gösterdi. Ya da dış görünüşle ilgili –oje rengine, ne şekilde gülümseneceğe varan- detaylı talimatların cinsiyetçi boyutundan tutun, erkek çalışanlar tarafından mobbinge, hatta tacize uğramaları şeklinde çeşitli baskı biçimlerini aldı. Yaşanan sorunları, THY emekçisi kadın arkadaşlarla yaptığımız röportajda okuyabilirsiniz.
Bu direnişin ”kadın yüzünü”nün ortaya çıkışında kuşkusuz Sendikal Güçbirliği Platformu Kadın Koordinasyonu’nun büyük rolü var. Her ne kadar havayolu emekçisi kadınların yaşadıkları sorunları ön plana çıkarmada niye bu kadar gecikildiği sorusu akıllara gelse de, bunun cevabı çeşitli biçimlerde verilebilir. Sendikaların hâlâ “kadınlara dair sorunları” tali sorun olarak görmesi en büyük etkendir kanımca.
Daha iyimser bir ihtimalle, “işten atılma” gibi bir gerçekle karşılaşan sendikaların bu durumu öncelikle ele alması, kadın duyarlılığının gelişmesini engelledi denebilir. Aslında Novamed, Desa ve isimsiz direnişlerde kadın örgütlerinin, sendikaların kadın birimlerinin yeterince deneyim kazandığını söyleyebiliriz. Kadınlar şimdi bu deneyimlerini THY direnişine aktarıyorlar. Şu anda önemli olan, bütün kadın örgütlerinin güçlerini işten atılan havayolu emekçilerinin işe iade edilmelerini sağlamak üzere birleştirmeleri.