İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) işten çıkarttığı Cansel Malatyalı’ya İlerici Kadınlar’ın da içinde bulunduğu Ankara Kadın Platformu’ndan destek geldi. Ankara Kadın Platformu bugün (17.03.2012) İMO’nun “performans yetersizliği” nedeniyle işten çıkattığı Cansel Malatyalı’ya dayanışma ziyareti gerçekleştirdi.
Saat 14.00’da Necatibey Caddesi ve Kumrular Caddesi’nin kesiştiği yerde toplanan kadınlar bu noktadan dayanışma ziyaretini gerçekleştirmek üzere İMO önüne, Cansel Malatyalı’nın yanına geçti. Bir araya gelen kadınlar sık sık ‘Yaşasın kadın dayanışması’ sloganları attı. Kadın Platformu, İMO’nun önünde oturma eylemi gerçekleştiren Cansel Malatyalı’nın yanında bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında sık sık ‘Cansel Malatyalı yalnız değildir’ vurgusu yapıldı. Cansel Malatyalı’nın işe geri iadesi için yapılan imza kampanyasına destek verildi. İlerici Kadınlar, ayrıca Cansel Malatyalı ile sohbet ederek dayanışmalarını devam ettirdi.
Dayanışma ziyaretine, İMO’da gerçekleşen 12 Eylül Darbesi Karşıtı Konferansı’nda bulunan kadınlardan da destek geldi. Daha önce sendikalı olduğu gerekçesiyle TUBİTAK’ta işten çıkarılan ve işe geri iade davasını kazanan Aynur Çamalan da Malatyalı’nın yanında yerini aldı.
İşten atılma gerekçesi olarak “performans yetersizliği” gösterildiğini ifade eden Malatyalı, asıl nedenin bu olmadığını söyledi. İnsanlara kendini anlatmak zorunda kaldığını belirten Malatyalı, yazdığı mektubu kamuoyuyla paylaştı. Cansel Malatyalı’nın kamuoyuna yazdığı mektubu aşağıda sizlerle paylaşıyoruz.
“Benim adım Cansel Malatyalı.
Bundan 4,5 yıl önce İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezi’nde işe başladım. Görevim, temizlik ve çay servisi yapmaktır. 31 Ocak 2012 tarihinde elime tutuşturulan bir kâğıt parçasından, oda yönetim kurulu kararıyla “performans yetersizliği nedeniyle” işten atıldığımı öğrendim. Evli ve iki çocuk annesiyim. Kocam emekli olmasına rağmen Ostim’de çalışıyor. Ben de ailemin geçimini sağlamak için çalışmak zorunda olan bir emekçiyim.
Her gün mesaime işe başlama saatinden erken gelerek özveriyle çalışmama rağmen, “oturma gruplarının gelişigüzel bir şekilde bırakılması, lavabo etrafındaki duvarların üzerindeki lekelerin çıkarılmaması, çay servisi yapılmaması” gibi uydurma bahanelerle 3 defa yazılı savunmam istendi. Kabul etmediğim, fakat geçmiş günlere ait olduğu için kanıtlayamadığım bu uydurma bahanelerde ısrar ettiğim gerekçesiyle işten atıldım.
Sizlere anlatacakları, işten atılmamın kayıtlarda olmayan gerekçeleridir. Maruz kaldığım baskılara, onursuzca aşağılanmalara ve hakaretlere, bugüne kadar işimi kaybetmemek için hep boyun eğdim. Şimdi işimi geri almak için direnen bir emekçi olarak, başta genel merkez yöneticisi Züber Akgöl olmak üzere bana bu zulmü yapanların karşısına dikileceğim ve sizlerden destek istiyorum.
1-) Yönetim katındaki tuvaletin personele yasaklanması: İMO Genel Merkezi’nde 8. kat, yönetimin bulunduğu ve benim sorumlu olduğum katlardan birisidir. Bir gün Züber Akgöl, bu katta birlikte çalıştığım sekreter arkadaşa, buradaki tuvaletin personel tarafından kullanılmayacağını söylemiş. Bu uyarıdan sonra ben de, sekreter de tuvaleti kullanmadık. Yönetim katında işleri olan arkadaşlar geldiğinde bazen tuvaleti kullanmak isteyenler oluyordu. Biz de uyarıyorduk. Tam hatırlamıyorum ama birkaç hafta sonra sekretere bağrıldığını duydum. Çay ocağından çıktığımda Züber Akgöl’ün sekreterin üzerine yürüdüğünü ve bize tuvalet yasağıyla ilgili söylediklerini inkâr etmeye çalıştığını gördüm. Sonrasında odasına gidip beni çağırdı ve bana cevap verme imkânı tanımayıp sürekli bağırarak dedikodu yapmakla suçladı. Ertesi gün bana, artık 8. katta çalışmayacağım, 6. katta görevli olduğum söylendi. Suçsuz olduğum halde, tuvalet yasağı dışarıdan duyulduğu için bana ceza kesilmişti.
2-) Öğle yemeğini İMO Lokalinde yemeye zorlama: Bir sene öncesine kadar bütün personele, sosyal hak olarak yemek ücreti veriliyordu. Öğle yemeklerini personel ister İMO’nun işletmeye verdiği lokalde, ister dışarıda istediği bir lokantada yiyordu. Sonra görüşümüz alınmadan yemek paralarımızın kesilerek lokale yatırıldığı bildirildi. Bu tutuma tepki olarak yemeğe inmedim. Aradan çok geçmedi çağırıldım ve huzursuz edici bir şekilde neden yemek yemediğim soruldu. Ben de rahatsızlığım var diyerek yemeklerin dokunduğunu paramın iadesini talep etmediğimi söyledim. Sonrasında 3 defa daha çağrıldım ve her defasında aynı cevabı verdim. Yemeğe inmezsem işten atılacağıma dair arkadaşlarımla haber gönderilmesine rağmen inmedim.
3-) Çay ocağına kapı yapılması ve mutfaktan çıkışın yasaklanması: Benim mutfak diye oturduğum yer, yangın merdivenine geçişin olduğu 2 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğinde bir yerdi. Hem 6. katta hem de 8. katta mutfaktan çıkmam yasaktı. Dışarıya açılan acil çıkış kapısı mutfakta olduğu için personel sigara içmek için sürekli mutfağa geliyordu. Sonrasında sigara dumanından rahatsız olunduğu gerekçesiyle mutfağa kapı yaptırdılar ve kapının sürekli kapalı kalması gerektiğini ve benim oradan çıkmayacağımı söylediler. Mutfak dışındaki işlerle uğraştığım saatler dışında bütün günüm bu daracık yerde sinir harbi içerisinde geçiyordu.
4-) Diğer çalışanlar ve misafirlerle görüşmenin, telefonla konuşmanın kısıtlanması: 8. katta kendi telefonumuzla konuşmamız ve misafirlerimizin gelmesi istenmiyordu. Bu tip durumlarda agresif hareketler içine giriliyor, sürekli tedirginlik veriliyordu. Kardeşlerim ziyaretime geldiklerinde bile birer bardak çaylarını içtikten sonra kalkmaları gerektiğini söyledim, çünkü tedirginlik yaşıyordum.
5-) Aşağılama ve hakaretler: Genel merkeze ziyarete gelen insanlara çay servisini ben yapıyordum. Bir gün benim de tanıdığım dört erkek misafire çay servisi yaparken merhabalaştığım sırada Züber Akgöl, bana o insanların yanında, “sen de herkesi tanıyorsun, damgalı eşek gibisin” diye hakaret etti. O an neye uğradığımı şaşırdım ve o gün kendime gelemedim. Çıkıp gitsem ekmeğimdi, çalışmak zorundaydım. İki tane çocuk büyütüyordum. Her şeye gözümü kapatıp devam ettim.
6-) Diğer çalışanlar aracılığıyla baskı yapılması: Çalıştığım 4,5 yıl içerisinde 1 defa personel toplantısı oldu. Amacın güya şikâyetlerimizi, rahatsızlıklarımızı dile getirmemiz olduğu söylendi. İlk konuşma yönetim kurulu tarafından yapıldı. Sonrasında personel amiri, “çalışırsanız böyle çalışırsınız, çalışmazsanız kapı orada, paşa gönlünüz bilir” dedi. Çalışanları işsiz kardeşimizle, arkadaşımızla tehdit ediyordu. Yönetim bu gibi durumlarda kendi doğrudan söylemediklerini bazı personeller aracılığıyla iletirdi.
İşten atılma sebebim işlerimi yapmadığımdı. Oysa uzunca bir süre iki kişilik çalışmıştım. Ama yine de eleştirilmeden bir gün geçmiyordu. İçeride çifte standart vardı, yemek param keyfi olarak kesilmişti ve yemek hakkım elimden alınmıştı, sürekli psikolojik şiddet vardı, 8. katta tuvalete girmek yasaklanmıştı, mutfağa kapı yaptırılmış çalışma alanım iyice daralmıştı, üzerime iftira atılıyordu. Bunlara rağmen direniyordum. Çünkü çalışmak zorundaydım. İki çocuk annesiyim. Geleceğim, emeklilik hakkım keyfi bir şekilde elimden alındı. Devletin biz çalışanların elinden aldıkları yetmiyormuş gibi bir de çalıştığımız kendi kalelerimiz bildiğimiz yerlerde haklarımız gasp ediliyor.
İşimi geri alana ve onurlu bir şekilde çalışana kadar mücadele edeceğim. En insani hakkım olan iş hakkımı geri alma mücadelemde desteğinizi bekliyorum.
Cansel Malatyalı”