10 Mart Pazar günü, İKD’nin de bileşini olduğu 8 Mart Kadın Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen
binlerce kadın saat 13.00’da Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde buluşup ‘Cinsiyetçi politikalara,
savaşa, yoksulluğa, kadın katliamlarlarına, emeğimizin sömürülmesine karşı direnerek örgütleniyoruz’
pankartı arkasında Kadıköy İskele Meydanı’na bir yürüyüş gerçekleştirdiler.
Derneğimiz kortej sıralamasında yerini almasının ardından, renkgarenk dövizlerimizle ve İKD
amblemli yuvarlak dövizlerimizle biz de coşkuyla yürüyüşe geçtik. İKD’nin bu sene ana pankartındaki
şiarı, ‘Yoksulluk değil iş, kölelik değil güvence, ölüm değil yaşam, savaş değil barış’ idi. Kortejde
taşınan pankartlarda ise kadınların emeğinin sömürülmesinden erkek egemen kapitalist sisteminin
yarattığı savaşa, cinsiyetçi politikalardan kadının bedeni üzerine uygulanan yoğun saldırılara
kadınların karşılaştığı sorunlara değinildi. Kortejin ilgi odağı, farklı meslek gruplarını temsil eden
kadınlar oldu. Kadının işçi, avukat, doktor, ev kadını halini ve taleplerini yansıtan kadınlar kortejimizin
en önünde yürüdü.
Tüm katılımcı ve örgütleyici kurumların alana girmesiyle miting farklı dillerle selamlamayla ve
halaylarla başladı. Türkçe ve Kürtçe okunan basın açıklamasının Türkçe kısmı Ayşenur Kolivar, Kürtçe
kısmı ise Rugeş tarafından sunuldu.
Metin 8 Martın kısa tarihçesi ile başladı. Ardından Kürt kadınların yıllardır devlet eliyle yürütülen savaşta en ağır şekilde etkilenen kesim olduğundan bahsedildi ve Paris’te katledilen üç Kürt kadın anılarak faillerinin açığa çıkarılması talep edildi. Halkların eşit, özgür birlikteliği için askeri operasyonlara son verilmesi gerektiğinin altı çizilerek Ortadoğu’da yürütülen kirli oyunlara ve emperyalist savaşa karşı barış talebinin daha güçlü haykırılacağı vurgulandı
Daha sonra kadına dönük şiddetin temelinde erkek egemenliğinin yattığı belirtilirken bu ataerkil politikaların üzerinden kadın bedenine dönük politikalar uygulanmasına izin verilmeyeceği belirtildi
ve alandaki tüm kadınlar tek bir ağızdan ‘Devlet elini bedenimden çek’ diye haykırdı. Kadın katillerine ağır ceza yerine indirim uygulayarak onları adeta ödüllendiren adalet sisteminin kadın düşmanı politikaları tekrar ürettiğinin altı çizildi.
Örgütlü kadınlara dönük polis şiddetinin ve tutuklama terörünün gün geçtikçe arttığı belirtilirken KCK davası adı altında tutuklanan başta KESK’li kadınlar olmak üzere bütün kadın tutsakların özgür
bırakılması talep edildi.
Aileyi değil kadını koruyan yasaların olması gerektiğinin altı çizilirken, erkeklerin değil kadınların faydalanabileceği özerk, kadın odaklı, devlet tarafından finanse edilen, kadın örgütlerinin
denetiminde, ulaşılabilir ve yeterli sayıda sığınma evi talebi yükseltildi. Aynı zamanda kürtajın yasaklanmasına izin verilmeyeceğinin altı çizilirken ücretsiz, ulaşılabilir ve sağlıklı kürtaj talebi de vurgulandı. Trans kadınlara uygulanan ayrımcılığa, şiddete karşı susulmayacağını ve trans kadınların yalnız olmadığı vurgusu yapıldı.
Kız çocuklarının okumalarının önüne geçen ve onları eve hapsedecek olan 4+4+4 eğitim sisteminin eşitsizlik getireceği belirtildi ve 4+4+4 eğitim modelinin kaldırılması talep edildi.
Neoliberal politikaların getirdiği sosyal yıkımların en çok kadınları etkilediğinden bahsedildi ve devletin emekçilere dayattığı sağlıksız, güvencesiz, esnek çalışma biçiminin kadınların uysal ve ucuz
işgücü olarak görülmesiyle birleştiğinde kadın emeğinin sömürüsünün derinleştiğine vurgu yapıldı. Eşit işe eşit ücret alamayan, mobbinge, sürekli tacize maruz kalan, kriz dönemlerinde ilk işten atılan, Kıdem Tazminatı Yasası ile kıdem tazminatı hakkı elinden alınmaya çalışılan kadınlar hep bir ağızdan haykırdılar, ‘Ucuz işgücü olmayacağız!’.
Görünmeyen eviçi emeğin görünür kılınması , ev ve bakım hizmetlerinin toplumsallaştırılıp devlet tarafından karşılanması talepler yükseltildi ve babaya, kocaya bağlı olmaksızın tüm kadınların
emeklilik hakkına ve sosyal güvenceye kavuşturulması gerektiğinin altı çizildi.
Basın metni, ‘Sömürdüğünüz, değersizleştirdiğiniz, görünmez kıldığınız bu emek bizim ve emeğimize sonuna kadar sahip çıkıyoruz, çıkacağız!’ denilerek ve THY, Kiğılı, İSMACO.. direnişlerindeki kadınlar selamlanarak ‘Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması’ sloganları eşliğinde bitirildi.
Daha sonra Dalepa Nena grubu Lazca şarkılar seslendirdi ve konuşmalara geçildi. Sebahat Tuncel konuşmasına 8 Mart’ın resmi tatil olmadığını hatırlatarak bu günü gelecek sene 8 Mart’ta kutlamak
istediklerini söylerek başladı. Tuncel kadın cinayetlerinden Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesinden kürtaj meselesine pek çok konuya değindi ve sözlerini, ‘Eşitlik, özgürlük ve barış için halaya davet ediyoruz sizi. Tüm kadın yoldaşların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum’ diyerek sonlandırdı.
Kadın Kapısı’ndan Şevval Kılıç trans kadınlara yönelik şiddetin arttığını belirtti ve Ayşe Paşalı’yı
öldüren zihniyetin trans kadınları öldürenzihniyetle aynı olduğunu söyledi. THY’li direnişçi Deniz
Eralp ise 305 işçinin 29 Mayıs’ta sendikal haklarına sahip çıktıları için işten atıldıklarını, aylar geçse
de bıkmadan usanmadan direnişe devam ettiklerini ifade ederek konuşmasını “haklarımızı almak
için dilenmiyoruz, direniyoruz!” sözleriyle bitirdi. Son olarak 4 Mart’ta Aile ve Sosyal Politikalar
Müdürlüğü’nde yaptıkları eylemde gözaltına alınan ve gözaltında işkence ve tacize maruz kalan
üniversiteli kadınlar adına Merve Kabadan bir konuşma yaptı.
Konuşmaların ardından Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, Feryal Öney ve Zelal Gökçe
performanslarını sergilediler ve miting direnişi, mücadeleyi yükseltmek üzere alkışlar, ıslıklar, zılgıtlar
ve halaylarla son buldu.