İlerici Kadınlar Dayanışma Derneği İzmir Temsilciliği 16 Mart Cumartesi günü Eğitim-Sen 2 No’lu şubede bir panel düzenledi. Panelin ana başlığını “Geçmişten Günümüze Kadın Mücadelesi” oluştururken, üç konuşmacı, kadına yönelik şiddeti ilerici kadınların penceresinden anlattı.
Panelde Modelist Beste Tuncer, “Geçmişten günümüze kadın mücadelesi; İKD örneği”, Avukat Yıldız Işıktaş “Türk mevzuatında kadın haklarıyla İlgili düzenlemeler” ve Klinik Psikolog Nilasimo Koç, “Ataerkil sapkınlık; çocuk gelinler”, “Kadına şiddette bulunan erkekleri şiddete yönelten faktörler”, “Sosyalist ve kapitalist sistemde kadının yeri” sunumlarını gerçekleştirdi.
Panelin açılışında moderatör olarak sözü alan Betül Üneri, İKD’nin İzmir’de kendini var etmeye hızla devam ettiğini, bu etkinliğin İKD’nin İzmir’deki ilk etkinliği olduğunu ve bundan sonra çalışmaların güçlenerek devam edeceğini ifade ederek sözü Beste Tuncer’e bıraktı.
Beste Tuncer, konuşmasında dünyada ve Türkiye’de kadın mücadelesinin önemine, kadınların örgütlenmesi ve bir araya gelmesiyle kadın mücadelesinin yükselişe geçtiğine değindi. Tuncer, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün tarihçesini anlattıktan sonra, 1975 yılında kurulan İKD’nin o dönemin en kitlesel kadın örgütü olduğunu, 1979 yılında Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından kapatıldıktan sonra da çalışmalarına devam ettiğini belirtti.
6 Mart 2012 tarihinde İlerici Kadınlar Dayanışma Derneği adıyla yeniden kurulan İKD’nin, ciddi bir mücadele deneyiminin olduğunu belirterek “amacımız, kadınların var olduğu her yerde karşı karşıya oldukları her sorunun yanında olmak, kadınlara dayanışma göstermek ve mücadelelerini desteklemek. Bu, şiddete veya mobbinge uğramış bir kadın da olabilir, yoksul bir kadın da olabilir, ev kadını olabilir, hakları için mücadele eden işçi/direnişçi kadın olabilir, gözaltında veya tutuklu kadın da olabilir, kimlik sorunu olan kadınlar olabilir, alevi olduğu için sorun yaşayan kadınlar olabilir, sınıfsal sömürüye ve cinsiyetçi ayrımcılığa maruz kalan, kadın cinselliği sömürülen kadınlar olabilir; eşcinsel ve trans kadınların uğradıkları baskılar olabilir; bütün kadınların sorunları konusunda duyarlı bağımsız bir kadın örgütlenmesi için uğraş veriyoruz. Sorunların kaynağı olarak erkek egemen kapitalist sistemi görüyoruz” diye konuştu.
İkinci konuşmacı olarak söz alan Avukat Yıldız Işıktaş, sunum eşliğinde geçmişten günümüze Türk mevzuatında kadın haklarıyla ilgili düzenlemeleri ele aldı. Işıktaş, ayrıca, 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlemesi’ne dair yasaya değinerek, bu yasanın kadını, erkeği ve çocuğu ile aileyi bir bütün olarak ele aldığını belirtti. Yasanın getirdiği önleyici ve koruyucu tedbirlere, bu tedbirlerin gündelik yaşama nasıl yansıdığına değinildi. Işıktaş, ayrıca şiddete uğrayan kişinin bu yasa ile birlikte artık beyanının esas alındığını, ayrıca şiddete tanık olan herhangi bir kimsenin de yetkililere ihbarda bulunabileceğini ifade etti. Sunum, katılımcılar tarafından yöneltilen sorular ve anlatılan örnek vakalarla interaktif olarak gerçekleşti. Yasanın olumlu değerlendirilecek yönlerinin yanı sıra, eksikleri konusunda özellikle kadın hareketine önemli görevler düştüğü hatırlatılarak, kadın hareketinin çabası sonucunda, tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının yasa kapsamına alındığı ifade edildi.
Verilen kısa aranın ardından program Modelist Beste Tunçer’in yazdığı bir şiiri okumasıyla devam etti. Tunçer’in gazetede yayımlanan ve bir kadın cinayeti sonrasında kaleme aldığı şiir kısa bir dramatizasyonla sahnelendi. Dramatizasyon “Kıpırdanın ey kadınlar yarın belki sizde sıra, belki kızınızda” sözleri ile son buldu.
Üçüncü konuşmacı Klinik Psikolog Nilasimo Koç, ilk olarak kadına şiddette bulunan erkekleri şiddete yönelten faktörlere değindi. Bu faktörlerin en temelde erkek egemen sistemden ve toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklandığını vurgulayan Koç, ataerkil sistemde erkeklerin üstlenemeyecekleri kadar büyük sorumlulukları üstlenmesinin, erkeklerde onarılması güç sorunlara neden olduğunu ifade etti.
Konuşmasında çocuk gelinlere de değinen Koç, çocuk gelin olgusunun ataerkil bir sapkınlık sonucu olarak ortaya çıktığını kanıtladı. Son olarak sosyalist ve kapitalist sistemde kadının yeri konusuna değinen Koç, Venezuella, Küba gibi sosyalist ülkelerle kapitalist ülkelerdeki kadınlara verilen hakları karşılaştırdı. Kadınların sosyalist ülkelerde yönetim mekanizmasında temsil oranının yüzde yetmişlerde olduğunu, Venezuella’da 1999 yılında yürürlüğe giren Bolivaryan anayasasıyla birlikte kadınlara ekonomik, sosyal ve siyasal alanda birçok ayrıcalığın tanındığını, ülkemizde kadın konukevine benzer Acil Kadın Evleri açıldığını belirtti.
Panelde ayrıca 16 Mart Beyazıt katliamında yaşamını yitirenler anıldı. Panelin sonunda Gülderen Gündüz, 80’li yıllarda cezaevinden tahliye edilen kadınların okuduğu Özgürlük türküsünü söyledi. Katılımcıların da eşlik ettiği türkünün ardından panel sona erdi.
SIRA KİMDE?
Yatıyor sokak ortasında boylu boyunca bir genç kadın isimsiz…
Başında eli bıçaklı kanlı katili eski koca…
Sırtında yedi bıçak yarası nedensiz…
Gözleri ha kapandı ha kapanacak mecalsiz…
Titredi serçe parmağı bir an için
Başında, eli bıçaklı, kanlı katili eski koca…
Gözbebekleri matlaştı…
Diyor ki elveda…
Son bir defa çırpındı kalpceğizi
Gümp, güümp, güümp…
“Bir ben mi çok geldim bu dünyaya?”
Umarsızca dikiliyor başında,
Eli bıçaklı kanlı katili eski koca.
“Kıpırdanın ey kadınlar yarın belki sizde sıra, belki kızınızda!”
Beste Tunçer