İlerici Kadınlar Derneği İKD’nin ikinci buluşması 17 Kasım 2013, Pazar günü Eğitim-Sen 3 Nolu Şube’de gerçekleştirildi.
Etkinlik “Gezi Direnişi ve Kadın Mücadelesi” başlığı ile düzenlendi. Kadınlara, Gezi Direnişini anlatan fotoğraf, resim ve el ürünleriyle katılım çağrısıyla yapılan sergiye çok sayıda kadın eserleriyle katıldı.
İKD adına sunuş konuşmasını yapan Fulya Uskalelier ve Hazal Öztaman, İKD’nin kurulduğu 1975 yılından sıkıyönetim komutanlığınca kapatıldığı 1979 yılına kadarki dönemde nasıl ülke çapında bir kadın hareketine dönüştüğünü anlattılar. Kadın mücadelesini toplumsal mücadeleden ve sınıf mücadelesinden ayrı görmeyen İKD’nin, emekçi kadınların sorunlarını gündemine aldığını belirttiler. İKD’nin işsizlik, pahalılık, çocuklara kreş ve yuva, evlat acısına son, kadınların emeklilik, sigorta hakları, çocuklara süt kampanyaları çerçevesinde kadınları harekete geçirdiğini belirttiler.
Ardından yaklaşık birbuçuk yıldır kurulu bulunan İKD’nin çalışmalarına değindiler. Geçmişte kurulu olan İKD’nin deneyimlerinden yola çıkan bugünkü derneğin, Türkiye’de var olan kadın hareketi içerisinde yerini aldığını belirterek amaçlarına değindiler.
Daha sonra Gezi direnişine yer verilen konuşmada, 1 Mayıs’tan itibaren başta Taksim alanının emekçilere kapatılmasıyla emekçilere, kadınlara gösteri ve yürüyüş yapma yasağının getirildiği ifade edildi. Ardından Gezi parkındaki ağaçların rantsal kaygılarla sökülmeye başlanmasının halkın ve yurttaşların duyarlılığı sonucunda Mayıs-Haziran Büyük Halk Direnişi’nin kıvılcımını ateşlemiş olan olayları başlattığı vurgulandı. Halkın ve emekçilerin daha sonra 31 Mayıs’ta Taksim alanına girerek, kadınların 8 Haziran’da yürüyüş yaparak yasaklara geçit vermedikleri belirtildi. İstanbul’dan yurt geneline yayılan “Her yer Taksim, her yer direniş” şiarını atan milyonlarca insanın, Taksim alanını belleklerden silme, Gezi parkını AVM’ye ve topçu kışlasına çevirme girişimlerine geçit vermediğini belirttiler. İKD’li kadınların da 1 Mayıs’ta polisin biber gazına, saldırısına rağmen, alanları, sokakları terketmediklerini ifade ettiler. Aynı kararlılığın Gezi direnişinde de gösterildiği belirtilereK İKD’lilerin gezi direnişinde taleplerini bir kez daha yükselttiklerini vurguladılar.
Kadın istihdam yasası güvencesizliktir!
Çeşitli konuşmacıların söz aldığı serbest kürsüde ilk önce Fatma Şenden Zırhlı konuşma yaptı. Fatma Şenden, konuşmasında kadınları yakından ilgilendiren kadın istihdam yasa tasarısına değindi. AKP hükümeti tarafından yasalaştırılmaya çalışılan yeni düzenlemenin, iş hayatındaki kadınlara hak kayıpları ve güvencesizlik getireceğini belirtti. Kıdem tazminatının fona devredilmesi neticesinde, çalışanların ancak emekli olduktan sonra kıdem tazminatını alabileceklerini, kıdem miktarının ise yarıdan daha aza düşeceğini belirtti.
Ayrıca, kadınların evlenmelerine bağlı olarak işten ayrılmaları hâlinde alabildikleri kıdem tazminatını artık alamaycaklarını, bu konunun kadınları yakından ilgilendirdiğini söyledi. Fatma Şenden, Sendikal Güçbirliği Platformu Kadın Koordinasyonu’nun bir broşür çıkardığını, Kadın Emeği Platformu’nun da bu konuda bir broşür çıkarmakta olduğuna işaret etti. AKP’nin mağduriyetler üzerinden politikalar yaptığını, bunun ise doğumdan ölüme kadar temel yurttaşlık hakkı olarak sosyal güvenlik hakkı bilincini körelttiğini belirtti. Dul kadınlara 250,00 liralık maaş gibi şartlı nakit yardımların buna hizmet ettiğini, öte yandan kadınlara dönük nefret söylemleriyle kadınların hedef alındığına işaret etti. Bu tür söylemlerle, kıdem tazminatı gibi asıl hak kayıplarının kamoyundan gizlenmeye çalışıldığını, yeni düzenlemelerle asıl hedeflerden biri olan evden çalışmayla, taşeron çalışmanın daha da yaygınlaştırılmasıyla, kiralik işçiliğin getirilmesiyle, kadın emeğinin esnek biçimde sömürülmesinin katmerleşerek artacağına işaret etti.
Güvencesizlik artık kamu alanına da sıçradı!
Daha sonra söz alan Pınar Altuntaş, oluşan Kadın Emeği Platformu’nun ortak eylem birliği kararı hakkında kısaca bilgi verdi. Konuşmasını eğitim emekçilerinin esneklik ve güvencesizliği konusunda yapan Pınar Altuntaş, AKP’nin neoliberal politikalarının kamu alanında da etkili olduğunu ve işsizliğin, güvencesizliğin, atanamayan öğretmenler sorunlarının, performansa bağlı çalıştırmanın öğretmenleri de etkilediğini belirtti. Üniversitelerin de benzer şekilde piyasaya açıldığını, sözleşmelerle çalıştıklarını, bunun kalıcı hâle getirildiğini belirtti. Özellikle kadınlardan oluşan destek hizmet personelinin de sigortasız, güvencesiz asgari ücretin altında giderek daha fazla güvencesizleştirildiğinden söz etti.
Paralı hâle getirilen ana sınıfında çalışan ücretli öğretmenlerin de yarım gün çalıştırıldığını belirtti. Öğretmenlik mesleğinin kadınlar açısından daha cazip hâle getirilerek kadınlar hem evde işlerini yapıp, hem de düşük ücretle çalıştırıldıklarını, bunun ise cinsiyete bağlı rolleri pekiştirdiğini söyledi. Bütün bu sorunlar karşısında işçi-memur, kadın-erkek ayrımı yapmadan topyekün örgütlenmenin gerektiğini ifade etti.
Serbest kürsüde söz alan Mahinur Şahbaz da emeklilerin sorunlarına yönelik mücadele etmek için Emekliler Dayanışma Sendikası’nı kurduklarını belirterek emeklilerle dayanışmanın önemine işaret etti.
Örgütlü kadın, güçlü kadın!
İKD adına söz alan Mualla İçin, kadınlara seslenerek etkinliklere, eylemlere katılmanın dışında çalışmalara daha fazla katkı koymak gerektiğini belirtti. İKD’de geçmişte aynı bugünkü gençler gibi emek verdiklerini, bugünün gençlerinin bıraktıkları bayrağı daha da ileriye taşıdıkları için onlara teşkür ettiğini belirtti. Ancak onlara daha fazla destek olunması gerektiğini söyledi. “Kaderimizi biz belirlemeliyiz” diyen Mualla İçin, ne zaman doğuracağımıza, ne zaman evleneceğimize, kaç çocuk doğuracağımıza biz karar vermeliyiz diyerek kaderimizi onların eline bırakmamak için, bu ülkenin karanlık günlere sürüklenmemesi için herkesi İKD’ye çağırdı.
Daha sonra Liselilerin sorunlarına dair konuşma yapan Doğa, gençliğin gücünün ve mücadelesinin geleceği kuracak güç olduğunu ifade etti. 4+4+4 ile gericileştirilen eğitim sisteminin, elemeci sınavlar, Gezi direnişinde olmalarının sebeplerinden biri olduğuna değindi. Ezberci ders kitapları ve cinsiyetçi eğitimin, gençliği topluma ve siyasete yabancılaştırıldığına, Gezi direnişinde çok şey öğrendiklerini, istenirse her şeyin başarılabileceğini gördüklerini belirtti.
EBT’ler alanlarda, barikatlarda!
Ardından sosyalist EBT’ler (eşcinsel, biseksüel, transseksüel) adına söz alan Demet Demir, trans kadınlara ilişkin konuşma yaptı. Demet Demir, EBT’lerin de Gezi sürecine katıldıklarını, barikatlar içerisinde yer aldıklarını ifade etti. Gezi sırasında yapılan Onur Yürüyüşü’ne katılımın çok fazla olmasına değinen Demet Demir, bu yürüyüşe daha çok heteroseksüellerin katıldığını, bu eylemin bu açıdan EBT’ler açısından önemli bir gelişme olduğunu ifade etti. Trans kadınların koşullarının hâlâ aynı olduğunu, birçok kadının öldürüldüğünü ya da intihara sürüklendiğini, seks köleliği yapmak zorunda bırakıldıklarını, diğer iş alanlarında çalışma olanaklarının olmadığını belirtti. Talepleri doğrultusunda hâlâ mücadeleye devam edilmesinin önemine işaret etti.
Sendikalı olmak, işten çıkarılma nedeni olmaz!
Tuzla serbest bölgede uluslararası bir şirket olan İSMACO’nun fabrikasında sendikalı oldukları için işten çıkarılan direnişçilerden Münevver Kızıl da yaptığı konuşmada direniş sürecini anlattı. Münevver Kızıl, başladıkları günden bu yana çok büyük baskılara maruz kaldıklarını, haklarında suç duyuruları yapıldığını, zorla evlerine girildiğini, bu baskılar neticesinde süreci sendika ile birlikte ortak karar alarak sonlandırmak zorunda kaldıklarını ifade etti.
Ancak çadırlarının hâlâ durduğunu, bunun nedeninin küresel sendikanın eylemlilikler yapmaya devam edeceği için çadırın orada durması gerektiğini belirtti. Kadınlar olarak direniş sürecinde çok büyük zorluklar yaşadıklarını, direniş çadırlarının fabrikanın çok uzağında tutulduğunu, çadıra giderken, yürürken tacize maruz kaldıklarını, çıkarılan kadın işçiler olarak gerek şirket yönetiminin, gerekse toplumun baskılarına maruz kaldıklarını ifade etti. Münevver Kızıl, kadınlar olarak siyasi düşünce farklılıkları ne olursa olsun, birbirine sahip çıkmalarının önemine işaret etti.
Kadın örgütleri gerici yasalara karşı bir arada olmalı!
Son olarak söz alan Fatma Ural, kadın hareketinin çoğalması gerekliliğine işaret ederek bunun için herkesin daha fazla katkı koymasının önemine işaret etti. Ülkemizde birçok kadın örgütünün olduğunu, ancak hepsinin ayrı durduğunu, gerici yasalar karşısında kadın örgütlerinin daha fazla bir araya gelmeleri gerektigini vurguladı.
Konuşmacıların yanı sıra Ümran Serhan ve Beste Karabulut şiirler okudular. Konuşmaların ardından İKD’nin birinci buluşmasından, 8 Mart mitinginden ve Gezi direnişinden görüntülerin yer aldığı bir slayt gösterimi yapıldı. Kokteylle verilen aranın ardından Grup Maske üyesi Ezgi Erdem müzik dinletisi sundu. Konuklar, müzik dinletisi sırasında çekilen halaylara katıldı.
Ardından İKD’li kadınların Gezi direnişi boyunca çektikleri fotoğraflar ve Sevim Kerimoğlu’nun Gezi direnişini anlatan resimlerinden oluşan sergi gezildi. İKD’liler kendi üretimleri olan ve Gezi direnişini anlatan çanta, telefon kılıfı, anahtarlık, taş boyaması gibi el ürünlerini sergilediler. İKD Buluşması, bütün kadınların mücadeleye omuz vermeleri dilekleriyle son buldu.